Sidney'de düzenlenen bir sergide mimarlık ajansı CUSP, Cloud City adlı projelerini kamuoyuna tanıttı. Bugün, yaratıcıların eserlerine yükledikleri anlamı elimizden geldiğince tam olarak açıklamaya çalışacağız.
Serginin ana fikrinin, mimari tasarımın genel olarak kenti ve dünyayı nasıl etkilediğini göstermek olduğunu belirtmekte fayda var.
CUSP'un baş tasarımcısı Chris Bosse'nin Bulut Şehri heykeline kutsal bir anlam yüklediğini söylemek yanlış olmaz. Tavanın altındaki membranlar bulutları, zeminden çıkıntı yapan beyaz kollar ise yüksek katlı konut binalarını temsil etmektedir. Kompozisyonun amacı tüm 'yüksek binaların' birbirine benzemesi değil, birbirleriyle yakından bağlantılı olmaları ve tutarlı bir bütün oluşturuyor gibi görünmeleridir.
Mimarın amacı, mimarinin ve çevremizdeki dünyanın tek ve bölünmez bir bütün olduğunu göstermekti. Ve eğer düşünürseniz, bu mutlak gerçektir.
Chris Bosse, projelerinde özel bir mikro iklim yaratmasıyla tanınıyor. Binaları – enerji üretiyor, yağmur suyu topluyor ve doğal ışığı en üst düzeye çıkarıyor.
Belki de yakında CUSP stüdyosu hayranlarını sadece sürrealist heykellerle değil, aynı zamanda hepsi bir arada evlerle de memnun edecek.
Nasıl bir deneyim sunuyor? Yaratıcı bir zihin ve açık bir bakış açısı gerektiren bu sergi, Cloud City – CUSP, Sydney’den felsefi bir enstalasyonu anlatıyor. Sergi hakkında daha fazla bilgi almak istiyorum. Neleri içeriyor ve izleyicilere hangi felsefi konuları düşündürüyor? İzlemek için nasıl bir ortam sunuyor?